İsmini duyanların yüzünde hemen bir tebessüm belirir. Çünkü onun adı sadece bir kişiyi değil, bir enerjiyi, bir neşeyi ve rengârenk bir dünyayı çağrıştırır. Bir yanı Maraşlı, bir yanı Antepli olan Gülce, Anadolu'nun iki güçlü ruhunu bir arada taşıyor. Maraş’ın serin dağlarından gelen kararlılığı, Antepli mutfağın lezzetli incelikleriyle harmanlanmış bir karaktere sahip. Bu iki kök, onun hem köklü bir aidiyet duygusuyla hareket etmesini hem de hayata olan iştahlı yaklaşımını şekillendiriyor.
Öyle ki, bir oturuşta koca bir kase dondurmayı hüpletmesi bile bundan olsa gerek — sadece dondurma değil, hayatı da iştahla tüketenlerden.
Gülce, tatlı bir cimcime. Ne demek mi bu? Biraz yaramaz, biraz meraklı, biraz da kendine has bir espritüelliği olan biri. Onun gülüşü bulaşıcı, enerjisi yükseltici. İçeriye adımını attığı anda ortamın havası değişiyor, bir anda daha sıcak, daha samimi bir yer haline geliyor. Kimi zaman saçlarına mor ve pembe tutamlar ekler; çünkü klasik olmayı hiç istemez. Renklerle oynamak, onun ruhunu yansıtmanın en eğlenceli yollarından biri. Kendini ifade etmenin en güzel yolunun özgünlük olduğuna inanır. Bu yüzden onu her gördüğünüzde küçük bir sürprizle karşılaşırsınız: yeni bir saç rengi, farklı bir aksesuar, ya da gözlerinin içini parlatan yepyeni bir hayal.
Gülce Gazi, hayatı ciddiye alacak kadar olgun, ama hafife alacak kadar neşelidir. Belki de bu yüzden onu tanımak, insanın içini ısıtan bir ilkbahar günü gibi hissettirir.